Mü’min için "tevbe" makamların ilki, Hak yolculuğunun başlangıcı, vuslat (Allah'a ulaşma) kapısının anahtarıdır. Hakiki manada mürid olabilmenin şartlarından biridir. Tevbe, temeli tertemiz bir niyettir.
Bütün ibadet ve taatlerden önce tevbe etmek gereklidir. İnsanın işlemiş olduğu taat, ibadet ve mücahede, Allah-u Zülcelal'e tevbe etmesinden sonra arz olunur ise sahibine büyük menfaatler sağlar. Bundan dolayı, kişi bir mürşid-i kâmilin elinden tutarak bütün yapmış olduğu günahlarından tevbe etmelidir. Çünkü hakiki bir mürşid-i kâmilin eli, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in eli gibidir.
"Mürşid-i kâmilin eli, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in eli, onun eli de Allah-u Zülcelal'in kudreti mesabesindedir. Mürşid-i kâmil, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in halifesi, o da Allah-u Zülcelal'in halifesidir." Nitekim Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: "Resulullah'a biât edenler, Allah-u Zülcelal'e biât etmiş gibidirler. Allah-u Zülcelal'in (kudret) eli onların elleri üzerindedir." (Fetih; 10)
Tevbeden maksat nefsin kötü sıfatlarını iyiye dönüştürmektir. Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "İyilik, kötülükleri yok eder." (Hud; 114)
İhlaslı bir kalp ile yapılan tevbe, bütün kötülükler için panzehirdir. Başında ve içinde tevbe olmayan ibadetin bir değeri yoktur. Bunun için her insana düşen görev, günahından kurtulmak için acele olarak tevbe etmektir. Diğer bir ayet-i kerimede Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: "Kim günahına tevbe etmezse, onlar zalimlerin ta kendileridir." (Hucurat; 11)
Bundan dolayı insan, bir günah, bir hata yaptıktan sonra hiç vakit geçirmeden, Allah-u Zülcelal'e tevbe etmelidir. Kendisine ansızın ölümün ulaşmasından korkarak, Allah-u Zülcelal'in rızasına nail olabilmek için tevbe nimetine dört elle sarılmalı ve Rabbinin şu müjdeli hitabına layık olmak için gayret sarf etmelidir; "O öyle bir Allah'tır ki, kullarının yaptığı tevbeyi kabul eder ve günahlarını da affeder." (Şura; 25)
Kişi Allah-u Zülcelal'e karşı tevbe ettiği zaman mutlaka zahiri ve batıni günahlardan kendini temizlemesi lazımdır. Nasıl kıyamet gününde; üzerinde kul hakkı olanlar cennete gidemiyorlar ise; tevbe eden kişide mutlaka zahiri ve batıni günahlardan kendini temizlemesi lazımdır.
Zahiri ve batıni günahlar; gıybet etmek, içki içmek, kıskançlık yapmak, mü’minlere kin beslemek, haset etmek, cimrilik, kibirlenmek, faiz yemek vs. gibi hem zahiri hem manevi günahlardan kendini temizlemesi lazımdır.
Nasıl bir insan namaz kılmak istediğinde; vücudu ve elbiselerinin temiz olması gerekli ise Allah-u Zülcelal'in karşısına çıkan kimse de zahiri ve manevi günahlardan temizlenmesi ve mutlaka ibadete yönelmesi lazımdır.
Çünkü Ebu Ali Dekkak kuddise sırruh şöyle buyuruyor: "Kim zahirini ibadetle süslerse Allah-u Zülcelal müşahede ile onun maneviyatını süsler." Ebu Bekir Sıddık radıyallahu anh fazla konuşmamak için ağzına bir taş koyardı. Hatta bazı rivayetlerde bir sene kadar taş ağzında kaldı.
Nefse Hakim Olmak:
Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam şöyle vahyetti: "Ey Davud şehvetten kavmini muhafaza et ve korkut. Benim kuluma yapacağım en az şey; kulum hava ve nefsini benim ibadetime tercih ettiği zaman, Ben de onu ibadetin lezzetinden mahrum ederim."
Kendi nefsine uymamanın örneği nedir?
Kişi uykusunu Allah-u Zülcelal’e münacata (teheccüde kalkmak) tercih ederse o kendi şehvani arzularına tabi olmuştur. Çünkü Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam'a vahyetmiştir. “Kim ben Allah'ı seviyorum der ve gece namazı kılmıyorsa o kişi yalancıdır.”
Kişi evliyanın Allah dostlarının nazarına talip olması lazımdır. İmam Şârâni kuddise sırruh şöyle buyuruyor: "Yusuf el-Acemi halvetten çıktığında, kapıda sadece bir köpek vardı. Ona nazar etti. Bundan sonra bütün köpekler o köpeğe tabi oldular, köpeklerin bu tabi olmasından etkilenen insanlarda o hayvana adak adıyorlardı. Bunun üzerine Yusuf el-Acemi o köpeği yanına getirdi ve o hali ondan aldı. Ondan sonra köpekler oradan ayrıldılar.”
Eğer onun nazarı bir insanın üzerine gitseydi o insan başka insanlara menfaatli olacaktı.